Ahmet
Bey'in beden sağlığı bir süredir iyiydi ama aklı ona akla
gelmez oyunlar oynamaya başlamıştı. Düşünüyor, düşünüyor,
bir türlü sonuca varamıyordu. Eskisi kadar genç değildi,
olayları aynı hızda kavrayamıyordu. Bir de olup bitenleri
izlemeye çalışırken birçok ayrıntıya aynı zamanda ulaşınca
kafası iyice karışıyordu.
"Yalnızlık
çok zor" diye düşündü. "İnsan kime ne diyeceğini
şaşırıyor. Tüm dünya kafasında dönmeye başlıyor."
Yaşadıkları
gözlerinin önünden geçmeye başladı.
....
Çocukluğu
dün gibi aklındaydı. Okul yılları, işe başlaması, biraz geç
de olsa mutluluğu bulacağına inandığı biriyle tanışması,
Ayten Hanım'la birlikte geçen uzun güzel yıllar, çok sonra
beklenmedik biçimde gelen ayrılık.
"Artık
sana katlanamıyorum" demişti Ayten Hanım.
Ahmet
Bey çok şaşırmıştı. Oysa o ilişkilerinin hep çok iyi
olduğunu düşünmüştü. Bunun eşinde yarattığı yükü, Ayten
Hanım'ın ödediği bedeli görememişti.
İkisi
de anlayışlı, olgun, gururlu kişilerdi. Ayrılık süreci
sorunsuz yürümüştü ama sonrası Ahmet Bey için hiç kolay
olmamıştı. Birkaç yıl önce emekli olmamış olsa yine işiyle
oyalanıp dengesini koruyabilirdi ama yalnızlığın etkileri onu
sinsi bir bunalıma sürüklemişti. Dünyayla ilgili konuları yine
iyi kavrıyordu. Kendisiyle ilgili konulardaysa pek sağlıklı
düşünemediğini hissediyor, ancak elinden bir şey gelmiyordu. Bir
yandan insanın yaptığı yanlışlara (1) kızıyor, bir yandan
kendi yaşamını sorgulayıp duruyordu. Bu kez bakterileriyle (2)
değil, aklıyla konuşuyordu.
Son
günlerde ölen beyinlerle ilgili epey haber görmüştü.
....
Galiba
önce Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin beyin ölümünün
gerçekleştiği iddialarını (3) duymuştu. Beyin kanaması geçiren
Talabani'nin klinik olarak öldüğü belirtiliyordu. Ardından bu
haber yalanlanmış, durumunun iyiye doğru gittiği söylenmişti.
Sırayı
karıştırmıyorsa bunun ardından, bir süredir yoğun bakımda
olan ünlü bir gazetecinin, Mehmet Ali Birand'ın beyin ölümünün
gerçekleştiği iddiaları (4) gelmiş, sonra yalanlanmıştı. Ne
yazık ki Birand sağlığına kavuşamamış, yalnızca 32. Gün
programlarını değil, Birand'la birlikte çalışmış genç
gazetecilerin daha sonra yaptığı nitelikli çalışmaları da
yıllardır beğeniyle izleyen Ahmet Bey'i üzüntü içinde
bırakarak yaşama veda etmişti.
Bir
ara yalnızca Venezuela'da değil tüm dünyada tanınan Hugo
Chavez'in beyin ölümünün aylar önce gerçekleştiği söylentisi
(5) gözüne çarpmıştı. Chavez de bir süre sonra yaşamını
yitirmişti.
Sonra
bir zamanların ünlü film oyuncusu Muhterem Nur'a zor günlerinde
destek olup güzel bir birliktelik kurmuş Müslüm Gürses'in
haberleri (6) gelmiş, kurtarılamaması geniş hayran kitlesiyle
birlikte herkesi üzüntüye boğmuştu.
Kısa
sürede aldığı bu kötü haberlerle sarsılan Ahmet Bey, beyin
ölümünün ne olduğunu anlamaya çalışmıştı. "Tüm
beyin, beyincik ve hayati merkezlerin yer aldığı beyin sapı
denilen özel beyin bölgesinin fonksiyonlarının geri dönülmez
şekilde kaybolduğu ve mutlak ölümle sonuçlanan bir süreç"
tanımına ulaşmıştı. Hastanın izlenebilen tek yaşam işareti
kalp atımlarıymış. Diğer yaşamsal fonksiyonları yalnızca
tıbbi destek ve solunum cihazıyla sağlanabiliyor, bu destek
kesildiği anda kaybediliyorlarmış. (7)
Ahmet
Bey biraz rahatlamak için çıkıp dolaşmış, insanların arasına
karışarak sıkıntılı karamsarlığından ve kafasının içinde
dönen seslerden kurtulmaya çalışmıştı. Eve döndüğünde daha
iyiydi ama yine düşüncelerin yumağına gömülmüştü.
İnsanların beyinleri vardı ve bunlar beden yaşarken ölebiliyordu.
Peki ya toplumlar?
....
Bilime
biraz yakınlığı olan herkes beynin önemini biliyordu. Evet, beş
duyumuz vardı, görüyorduk, işitiyorduk, dokunuyorduk,
kokluyorduk, tadıyorduk. Ama dünyayı algılamamız bunların
verdiklerinin toplamından daha fazlaydı. Beynimiz kendi içinde
adeta evrenin yeni bir yansımasını yaratıyordu. (8)
Ahmet
Bey kendini hiç iyi hissetmiyordu.
"Bana
ne oyunlar oynuyorsun yine" diye söylendi. "Biraz
rahatlasam çok mu? Niçin dünyanın tüm kaygılarını,
üzüntülerini taşıyorsun aklıma?"
Kendini
rahatlatmaya çalıştı. İnsanın bakışının önemli olduğunu,
bunu geliştirmek için özel programlar olduğunu biliyordu. Yedi
günde değişme düşüncesi hoşuna gitti. (9) Çığır açan
kişisel gelişim yöntemleri artık aynı anda tüm dünyaya
ulaşabiliyordu. Yedi gün yerine aklına "Saniyenin Binde
Birinde Yeniden Doğma" düşüncesi geldi. Tüm etkinlikler,
insan ilişkileri, uygulanabilecek yeni teknikler, yaşam modelleri
bunların hepsi sonuçta ne istediğini anlayıp doğaya dönmeyi ve
kendi doğrularını gerçekten bulmaya yardım etmeyi amaçlamıyor
muydu? Peki insan tekniklerle, kitaplarla kendisi olabilir miydi? Ne
kadar başkalarından ve kitaplardan yararlanmalı, ne kadar kendi
isteklerine, düşüncelerine ve aklına dayanmalıydı?
Umutsuzca
arandı. Kansersiz hayat için verilen ipuçları arasındaki stres
başlığı dikkatini çekti. Gerginliklerden kurtulmak için on
öneri sıralanmıştı. İş ve yaşam dengenizi kurun, soluk alın,
egzersiz yapın, rahatlayın, hayır demeyi öğrenin,
arkadaşlarınızla konuşun, bugünü yaşayın, kendinizi ifade
edin, kendinizi bilin ve son olarak hayatı kontrol edin deniyordu.
(10)
"Peki
ya toplumun gerginliklerinden kurtulup özgürlüğün rahatlığına
kavuşması?" diye düşündü Ahmet Bey.
....
İşte
şimdi işi iyice zordu.
Beyin
öldüğünde insanın fişi çekiliyor, yaşamı son buluyordu.
Peki
toplumun bilim ve sanat alanında yüz akı olan insanları
küstürüldüğünde ne olacaktı?
Herkes
düşünme ve sorgulama, kendini anlama ve düzeltme yeteneğini
yitirdiğinde? Daha da kötüsü, bunları yok etmek için sistemli
bir saldırı olduğunda?
Bu,
toplumun bir bitkisel yaşama girmesine neden olabilir miydi?
Bireyin
beyin duyusuna karşılık gelen bir toplum duyusu var mıydı? Bu
duyu sağlıklıyken yaşam güzellikle sürecek, bozulduğunda
kalıcı bir karanlık mı gelecekti? Toplumun beyin duyusu, kişisel
akılların toplamı mıydı? Bireyin özgür gelişmesinin önü
kesilince toplum da çürüyüp ölmek zorunda mıydı? Sağlıklı
gelişme engellenince tehlikeli sapmalar mı yaygınlaşırdı?
Bir
akıl tutulması mı yaşanırdı? Kendini ve birbirini anlama
yeteneği ortadan kalkar, empati silinir miydi?
Bundan
kurtulmanın tek yolu çatışmalı noktalarda yer değiştirip karşı
tarafın gözünden bakmak olabilir miydi? Böylece ölen öldürenin
durumunu tam olarak anlayabilir miydi? Eleştiri özgürlüğü
sağduyu getirebilir, sol ve sağ, madde ve ruh, siyah ve beyaz,
Türk, Kürt, Yunan, Ermeni gibi ayrımların gerçekte var
olmadığını, bunların yalnızca tanımlayıcı zararsız
sözcükler olduğunu anlatmaya yetebilir miydi?
....
Toplumun
beyin ölümüne az kaldıysa bütün alarmlar çalmalıdır.
Düşünemeyen toplum yaşayamaz.
1.
Mehmet Arat, Doğa'nın En Büyük Yanlışı: İnsan,
http://blog.milliyet.com.tr/doga-nin-en-buyuk-yanlisi--insan/Blog/?BlogNo=352989
2.
Mehmet Arat, Bakteriyle Konuşan Adam, http://paylasim.lalabey.com.tr/yazihane/yazar-arsivi/673-mehmet-arat-kaleminden-bakteriyle-konusan-adam.html
3.
'Talabani'nin beyin ölümü gerçekleşti' iddiası yalanlandı,
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2013/01/06/talabaninin-beyin-olumu-gerceklesti-iddiasi-yalanlandi
4.
"Beyin Ölümü Gerçekleşti" İddiası,
http://www.sondakika.com/haber/haber-beyin-olumu-gerceklesti-iddiasi-4254316/
5.
Chavez'in beyin ölümü gerçekleşti,
http://www.timeturk.com/tr/2013/02/28/chavez-in-beyin-olumu-gerceklesti.html
6.
Müslüm Gürses'in Doktoru: Beyin Ölümü Gerçekleşmiş Değil,
http://www.haberler.com/muslum-gurses-in-doktoru-beyin-olumu-gerceklesmis-4379855-haberi/
7.
Beyin ölümü nedir?,
http://www.organnakli.hacettepe.edu.tr/olum.shtml
8.
Mehmet Arat, Beyin Duyusu,
http://paylasim.lalabey.com.tr/yazihane/yazar-arsivi/183-mehmet-arat-kaleminden-beyin-duyusu.html
9.
Paul McKenna, Hayatınızı 7 Günde Değiştirin,
http://www.pegasusyayinlari.com/kitap_detay.php?kitapid=13615477287
10.
Patrick Holford'dan derleyen Ayşe Sorucu, Stresle başa çıkmak
için 10 altın öneri,
http://gundem.milliyet.com.tr/kansersiz-hayatlarin-ipuclari-stresle-basa-cikmak-icin-10-altin-oneri/gundem/gundemdetay/02.03.2013/1675291/default.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder