Bir
mühendis olarak toplumsal bilimlerden pek anlamamam hoş
görülebilir. Bu konudaki bilgisizliğime bakmadan görüş
belirtmeye kalkmam da tepki çekebilir.
Yine
de bu konuda uzman olarak konuşan bazılarını gördükçe,
kültürel yapının toplumla ve onun ekonomik temeliyle ilişkisi
üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Elbette bu konuda bilim
insanları gerçeği bulmak, onda gizli ayrıntıları ve ilişkileri
açığa çıkarmak için çok değerli çalışmalar yapmıştır.
Ama birkaç söz de ben etsem ne sakıncası olur?
Herhangi
bir kültürel ürün üretilmesi için olduğu kadar tüketilmesi
için de sağlam bir altyapıya gerek duyar.
Yaşanılan
bölge bunun için yeterli değilse bile çevresine karşın kendini
geliştirenler çıkabilir. Ama genelde bakıldığında insanlar
bulundukları toprakta, onun koşullarına göre yeşerirler. Hele
kuraklık dönemlerinde işleri daha da zordur.
Geçmişin
tüm birikimlerine ulaşma şansını bulmuş, doğayı ve insanı
kendi duyarlı yorumuyla anlamaya çalışan bir Fazıl Say ile
fabrikadan yorgun dönen babasının öfkesiyle ezilip ağlayan
annesinin çığlıkları arasında sıkışıp büyümüş, hiç
sevmediği bir kadından doğan çocuklarını geçindirebilmek için
ölesiye çalışan bir küçük atölye sahibinin aynı müzikten
etkilenmesini
bekleyebilir
miyiz?
Ya
da yaşama dışarıdan bakarak gördüklerini yazan bir gazeteciyle
ayakta kalmak için bedenini her gün biraz daha tüketmek zorunda
olan bir işçinin aynı kitapları benzer duygularla okumasını?
İnsanın,
toplumların, yaşamın, sanatın tarihi, çok ilgisiz görünseler
de herhangi bir müzik ya da şiirle onu sahiplenen insanların
sosyoekonomik koşulları arasında dolaysız bir ilişki olduğunu
bize göstermektedir.
Bilgisizliğimi
bağışlama yüceliğini gösterecek olursanız ilk sözüm şu
olacaktır:
"Doğa
bilimlerinde formüller neyse, toplumsal bilimlerde de imgeler odur.
Bir ya da birkaç sözcükle kurulan basit görünümlü imgeler
bazen toplumların ve tarihin tümünü anlatacak güçte olabilir."
Kıllı
bir erkek bedeni üzerindeki kirli atlet görüntüsü nasıl bir
toplumsal ve tarihsel anlam taşır? Neler düşündürür?
Özenle
seçilmiş giysilerin içinde güzelliğin, varlığın ve bilginin
gücüyle gurur ve güven duyan, salınarak seken genç kız nasıl
bir gerçeği anlatır?
Kentlerin
yüzlerce değişik tipi olan iş ve konut alanlarındaki yaşamlarla
köylerin camisi ve mezarlığı arasına sıkışan ömürler aynı
olabilir mi?
Sanırım
toplumun ve tarihin farklı bölgelerine uzanan bu imgeleri
görebilmek, geçmişi ve bugünü olduğu kadar kendini ve
başkalarını anlamanın temel yollarından biridir.
....
Sosyal
bilimler için de Murphy Yasaları var mıdır?
Kuşkusuz
olmalıdır. Doğanın gerektiğinde kendini ve yaşamı düzene
sokan basit kuralları bulunur. Toplumların da buna benzer bazı
temel işleyiş biçimlerine uyması hiç de şaşırtıcı değildir.
Mühendislikteki
Murphy yasaları birçok alana uyarlanmış ilgi çekici söylemlerden
oluşur.
Ana
önerme "Bir iş yanlış gidebilecekse mutlaka öyle olur"
gibi çevrilebilecek "If anything can go wrong, it will!"
olarak dile getirilir. (1)
Bu
kötümserlik, ya da gerçekçilik, her konuda değişik biçimlerde
ayrıntılandırılır.
Örneğin
"Bir köprü çökecekse trafiğin en yoğun olduğu gün ve
saatte çöker" denir.
Murphy
yasaları 1949'da bir hava üssünde doğmuş. Adını bir mühendis
yüzbaşıdan, Edward A. Murphy'den almış. (2)
Daha
önce dile getirilmiş midir bilmiyorum ama insan ve toplum
bilimlerine yönelik Murphy yasalarının temel önermesi yaşam ve
ölüm üzerine olabilir.
"Herhangi
bir konuda söylenecek söz yaşamı ya da ölümü, ikisinden
yalnızca birini savunacaktır" denebilir.
Örneğin
"İnsanlar bencildir" genellemesi erkekleri ve kadınları
birbirinden uzaklaştırarak yaşamın sonunu getirebilir.
"İnsanın
güvenip seveceği biri mutlaka vardır" önermesi umutları
canlandıracak, yani yaşamı savunacaktır.
Buna
benzer örnekler çoğaltılabilir. Nerede ve ne zaman söylenirse
söylensin, ağızlardan çıkan her söz dinleyenlere ulaştığında
bir anlam kazanır. Yaşamdan ya da ölümden, var ya da yok olmaktan
birini savunur.
"Patron
her zaman haklıdır."
"Büyüklerimiz
doğrusunu bilir."
"Bana
dokunmayan yılan bin yıl yaşasın."
"Doğru
söyleyeni dokuz köyden kovarlar."
"Gerçek
bir yolunu bulur."
"Güç,
doğruyu ancak erteleyebilir."
"Dünyayı
bin yıl yılanlara bırakmak mı? Korkulardan uzak tek bir gün bile
kaçarak yaşanan bir ömürden iyidir."
"Kovulanları
onuncu köyde bekliyoruz."
....
"Yılın
Son Günü", bir sonraki yılın ilk gününden hemen önce
gelir.
İki
yalnız insan, ummadıkları bir anda birbirlerini bulabilir. Selim
ve Sima gibi. (3)
Yaşama
umut ve sevgiyle sarılanlara güzel bir yıl diliyorum.
1.
Murphy's laws, http://www.murphys-laws.com/murphy/murphy-laws.html
2.
Murphy's laws origin,
http://www.murphys-laws.com/murphy/murphy-true.html
3.
Mehmet Arat, Yılın Son Günü,
http://blog.milliyet.com.tr/yilin-son-gunu/Blog/?BlogNo=394924
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder