Yazmak nankör bir
iştir.
Yıllarınızı,
yaşamınızı verirsiniz. Sözcüklerin arasında boğulacak gibi
olursunuz. Sonunda ortaya anlamlı diyebileceğiniz paragraflar
çıkmaya başlar. Sevinirsiniz. Ama ertesi gün baktığınızda
büyük bir düş kırıklığıyla hepsini yırtıp atarsınız.
Günün birinde haftalar, hatta aylar geçse bile her okuyuşunuzda
sizde yeni sevinçler yaratacak bir yazı çıkar ortaya.
İnanamazsınız. Bu kez de başkalarına ulaşmanın ne kadar zor
olduğunu görürsünüz. Kimi yazdıklarınıza hiç ilgi duymayıp
okumaz, kimi iğneler ve çuvaldızlar batırmak için satırların
arasındaki açıkları arar, kimi sizi bambaşka bir yere götürmeye
kalkıp söylemek istemediklerinizi sizin yazdıklarınızda
bulduğunu sanır.
Kolay değildir
yazıp da mutlu olmak, amacınıza ulaştığınızı düşünseniz,
çevrenizin beğenisini kazansanız, geniş kesimlere ulaşsanız,
gidebileceğiniz her yere gitseniz bile bir süre sonra
yaptıklarınızın eksikliğini hissedersiniz. Yaşam o denli zengin
ve çeşitli, hareketlidir ki yazdıklarınızın onu yakalayıp
elinde tutması beklenemez. Son noktayı koyduğunuz anda
söyledikleriniz eskimeye, geçmişe gömülmeye başlar. Gelecekte
yer almak hiç kolay değildir.
Birkaç yıl önce
küçük bir yazı dizisi hazırlamaya çalışmış, geçmişte
yaşananları ve değişimi güncel bir yorumla verebilmeyi ummuştum.
Yazmanın, hele söyleyecek bir sözü olarak yazmanın ne denli zor
olduğunu bir kez daha gördüm. Yaşam hızla akıp gidiyordu ve
sözcüklerim ona yetişemiyordu. Yakın geçmişe ve güncel
gelişmelere bakıyor, kendime yakın alanlara yoğunlaşmaya
çalışıyordum. Bu yazılardan yaptığım düzenlemeleri bir
süredir Milliyet Blog'da "Geçmiş Yazılardan İzler"
notuyla paylaşıyorum. Ana konular bölgesel ve dünya ölçeğindeki
gelişmeler, bilim, teknoloji, sanat ve ilişkiler olarak
sıralanıyor. Bunları bilim ve teknoloji ekseninde sınırlayarak
sürdürmeyi düşünüyordum.
Duygu Özlem Demir
içten bir mesajla "Bizim için yazar mısınız?" deyince
bilim ve teknolojiye sanat ve yaşamı da ekleyerek bu yazıları
denemeye karar verdim.
İnsanın
yükselişi bilimle başlıyor, teknolojiyle yaşamı değişiyor,
sanatla doğanın kusursuzluğuna insanca bir yorum geliyor. Bilimden
teknolojiye, teknolojiden yaşama bir akış, bir etkileşim var.
Yaşamın istekleri teknolojiyi yönlendiriyor, bilimin yolunu
çiziyor. Sanat, yaşananların, güzelliğin ve duyguların,
geçmişin ve geleceğin en etkili parlayışları olarak ayrı bir
önem taşıyor.
Bireysel gelişimin
de, toplumsal kalkınmanın da doğru bir yola girmesinde bu üçünün
ayrı bir önemi yok mu?
Bilimden yaşama
uzanan yolun çevresinde gezinecek bu yazılar böyle başladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder