İnsanın
öyküleri çok eskilere uzanabilir. (1) Tarih öncesine, yazının,
hatta mağara duvarlarına çizilen resimlerin bile olmadığı
dönemlere, varlık yokluk savaşlarının verildiği günlere, olup
bitenlere ancak silik izlerin peşini zorlu uğraşlarla sürerek
ulaşılabilen yaşam kesitlerine varılabilir.
Aşağıdaki
kısa öyküyü kimin, ne zaman, nerede yazdığı, böyle bir
öykünün gerçekten geçmiş dönemlerden mi kaldığı, yoksa çok
sonraların muzip bir yazarınca mı uydurulduğu bilinmiyor. Bugün
bildiğimiz anlamıyla yazılı bir metne dayanmasa bile, ilk ortaya
çıktığı dönemlerde farklı
biçimlerde
aktarılarak geleeğe taşınmış olabileceği düşünülüyor.
Okuyanlar
Bulgo'nun anlattığı dönemi merak etmekten kurtulamıyor.
....
Bu
kadar eskiye dayalı bir iz bulabileceğim aklıma bile gelmezdi.
Önce
gördüklerimden kuşku duydum. Bunlar gerçek olamazdı, birileri
beni kandırmak için çiziktirmiş olmalıydı. Sonra anlatımın
etkisine kapıldım. Yaşam zincirinin pek acı bir kesitini
aktarıyordu. Atalarımın çektiği acılar için büyük bir üzüntü
ve minnettarlık duydum.
O
dönemlerde yaşayanlar Listo'nun geliştirdiği anlatma yöntemini
bilseler kuşkusuz bunun çok daha fazlasını, yaşadıklarının
tüm ayrıntılarını aktarabilirlerdi.
Bizim
Listo önceleri pek iyi tanınmıyor, mağaradaki kadınlar onunla
hep dalga geçiyordu. Biraz beceriksiz, çok da dalgın bir çocuktu.
Ava giderken ne istendiyse hep tersini getiriyordu. Bazıları durumu
kurtarmak için başka bir hayvanı anlatıp rastlantıyla doğrusunu
yakalamasını umduklarında da durum değişmiyordu.
Listo
günün birinde bu sürekli alaylara çok içerledi. Kenara çekilip
çalışmaya başladı. Küçük bir taşın üzerine tuhaf şekiller
çiziyordu. Bunların büyük bir anlatım gücü taşıyabileceğini
fark etmişti. Kanatlı, kanatsız, iki ve dört ayaklı, küçük ve
büyük, toprakta ve suda yaşayan, uçan ve uçmayan, bildiği ne
kadar canlı varsa şekillere yansıtmaya çalışıyordu. Ava
giderken neler istendiğini küçük taşlara işaretlemeye başladı.
Neler avlaması gerektiğini unutmamak için yaptığı bu küçük
resimlerin ileride yazıya dönüşüp alışveriş listeleri yapmak
için kullanılacağından haberi bile yoktu.
Benim
gördüklerim Listo'nun yazılı diliyle anlatılmamıştı. Ama
resimler yine de çok fazla bilgi veriyordu. Büyük bir kuraklığın
dört bir yanı kapladığını anlamıştım. İnsanların perişan
oldukları, yaşamla ölüm arasında gidip geldikleri görülüyordu.
Zor günleri ancak yapmaya başladıkları aletleri kullanarak
aşabilmişlerdi. Daha da önemlisi, sosyal gruplarda bir araya
gelerek, birlikte çalışarak, birbirlerine destek olarak ayakta
kalabilmişlerdi.
Bunları
görünce gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Atalarımı
minnettarlık içinde andım.
....
Bulgo
yazmayı bıraktı. İlk tarihsel öyküyü yarattığını, günün
birinde onun beklenmedik bir biçimde yeniden ortaya çıkacağını
bilmiyordu.
Not:
Smithsonian Doğal Tarih Ulusal Müzesi
http://www.mnh.si.edu/vtp/1-desktop/ adresinden gezilebilir.
1.
Mehmet Arat, ilk Bilimkurgu Öyküsü,
http://paylasim.lalabey.com.tr/yazihane/yazarhane/928-mehmet-arat-kaleminden-ilk-bilimkurgu-oykusu.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder