18 Eylül 2015 Cuma

Mayıs Davulları Çalarken


Teknoloji geliştikçe iletişimin yolları kapanıyor mu, açılıyor mu?

Bir zamanlar uzaklara mesajlar duman işaretleriyle, haber güvercinleriyle, özel bir kodlamayla çalınan davullarla gönderilirmiş.

Elektrikle dünya değişmiş. Sinyallerin telin diğer ucuna anında iletilebilmesi büyük heyecan yaratmış.

Avrupa ve Amerika'nın telgrafla haberleşebilmesi için okyanusun içinden binlerce kilometrelik bir kablo hattı yapılmış.

Ne yazık ki onca çaba ve masrafa karşın bu kanal pek de fazla kullanılmamış.

Manyetolu telefon, radyo dalgaları, uydular derken küçücük cihazlarla milyonlarca kişinin sürekli birbirine bağlandığı günlere gelinmiş.

Telefon çektiği ve kaçıp saklanmak için kapatılmadığı sürece herkese, her yerde ulaşılabilir olmuş.

....

İnsanlar arasındaki iletişimin en dolaysız ve hızlı yolu konuşmadır.

Düşüncelerimizi başkalarına aktarırken sözcükleri kullanırız.

Sözcüklerin istediklerimizi ve bildiklerimizi anlatan özlerinin yanında bir de duygularımızı yansıtan biçimleri vardır.

Konuşurken buna ritm eklenir. Bazen kulağımızı okşayan müzik, bazen beynimize çakılan çivi olurlar.

Sözdeki öz, ritmdeki cazla birleşir.

Bir anda saran, etkileyen, tutsak eden, düşüncesi ve söylemiyle içimize girip yerleşen bir haykırış yükselir.

Yalnızca şarkılarda kalmaz ritm, sözün girdiği her yerde bir müzik de bulunur.

Alıştığımız notalarla çalınan ince ve duyarlı bir şarkı olmasa da her söylenenin bir ritmi vardır.

İster sloganlarla taşınsın, ister bilinen ya da yeni bir ritmik sazla çalınsın, her söze eşlik eden bir çalgı bulunabilir.

Mitinglerde görmeye başladığımız, bu yılki 1 Mayıs kutlamasında da karşımıza çıkan davullu müzik ekipleri düşüncesi bir anlamda yeni kapılar açıyor.

Sloganlar, önemli bir isteği kısa ve akılda kalıcı bir sözcük dizisiyle etkili biçimde iletmeyi amaçlar.

Söylenenin anlamı kadar vurgulanış biçimi de önemlidir. Sesin yükselip alçalması, yumuşaması, sertleşmesi, hızlanması, sakinleşmesi, bu iniş çıkışların her biri ayrı bir duygunun anlamıyla yüklüdür.

Ritm sazlar bu yüzden insanı coşturur. Gerilim, öfke, korku da yaratabilir. Bir düzen içinde birlikte hareket etmenin güvenini de yaşatabilir.

....

İş yaşamında çalışanlar arasındaki ortaklık duygusunu artırmak için ritm saz çalışmaları yapıldığını duymuştum. Hem güzel bir etkinliğe katılmanın rahatlığını ve mutluluğunu yaşatıyor, hem de birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlıyormuş.

"Oynaya oynaya okullu oldular" başlığı da benzer bir etkinin öyküsünü anlatıyor. (1)

Derslerden soğumuş, okuldan uzaklaşmış, karamsarlığa kapılmış öğrencileri öğretmenleri darbuka, davul ve minderle yeniden eğitime kazandırmış. (Buradaki minderin amacı stres atmak için yumruklanması değil, projede ayrıca güreş çalışması da varmış.)

Belediyenin sağladığı sazlarla çalışan öğrenciler yeteneklerini verdikleri bir konserde sergilemişler.

Bu çalışmalara katılan çocukların okula ilgisi artmış.

....

Miting alanlarındaki davullar yazdığım bir öyküye de girdi. Selim ile Sima'nın buluştukları günde dinledikleri ritmle bitireyim.

"Sima, canla başla ve büyük bir coşkuyla davullarını çalan yürüyüş grubunu gösterdi. Ritmi bir süredir fark ediyordu ama nereden geldiğine dikkat etmemişti. Bu da hoş bir seslenme biçimiydi. Sözün bittiği yerde yükselip alçalan sesler kontrol edilmeye çalışılan bir öfkeyi yansıtıyor, bir protestoya dönüşüyordu. Gözünde dışlanan, ezilen, işsizliğe, yoksulluğa mahkum edilenlerin davullarını alıp yönetenlere konser vermeye gittikleri bir sahne canlandı. Önce sessiz tıkırtılarıyla anlatmaya çalışıyorlardı. Meclis bahçesinde takım elbiseleriyle dolaşanlar duyup anlamayınca tüm acılarını bagetlere yükleyerek tüm güçleriyle, yeri göğü inleterek çalmaya başlıyorlardı." (2)

Fısıltılar duyulmuyorsa seslenmek, sözler dinlenmiyorsa haykırmak gerekebilir.



(1) Son Dakika Gazetesi, www.sondakikagazetesi.com/gazeteler/20120312gazete.pdf

(2) Mehmet Arat, Mayıs Buluşmasının Ardından, http://blog.milliyet.com.tr/mayis-bulusmasinin-ardindan/Blog/?BlogNo=362417

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder