18 Eylül 2015 Cuma

İnsanlara İnanmıyorum


"Esin perisi az yetenek, bol emektir. Yeterince sabır gösterirseniz günün birinde mutlaka sizi bulur. Yıllardır içinizde birikmiş olan acılar, sevinçler, umutlar, umutsuzluklar, düş kırıklıkları, bir zamanlar anlayamadığınız ne varsa hepsi gelip yerli yerine oturur. İçinizi bir huzur kaplar. Yaşamanın, görevinizi yapmış olmanın mutluluğuyla rahatlarsınız." (1)

Bir parkta çalıların arasında yürürken bunları duyup anlamlı buldu. Yine de o böyle ifade etmezdi. Dünyaya farklı bir genetik dizilişle gelse belki şöyle diyebilirdi: "Esin Perisi yeteneğin açtığı yola girip uzun ve acılı çabalarla harcanan emeğin sonucunda hiç beklenmedik bir anda yıllardır beklenenleri gözler, kulaklar, yürekler önüne seren bir ışık patlamasıdır." Oysa ne esin perileri, ne de bu sözler onun dünyasına ait değildi.

Uzun süredir gördükleri ona yalnızca acı veriyor, yaşamı gittikçe daha anlamsız buluyordu. Ne olduğunu, nasıl uygulandığını bilmese de üç temel sorun olduğunu görüyordu. Tarımsal üretimde hormon kullanımı, değişik amaçlara yönelik kimyasallar ve önceleri "Gidiyo, gidiyo" diye duyup "Nereye gidiyorlar acaba?" diye düşündüğü genetiği değiştirilmiş organizmalar. Bunların genetik mühendisliğince çeşitli teknikler kullanarak kalıtımsal değişikliğe uğratılan canlılar olduğunu kuşkusuz bilmiyordu. (2) Ama daha bol mısır bulup yiyebildiği için mutluydu. Genetiği değiştirilmiş organizmaların kontrolü için düşünülen anayasal önlemler (3) onu korkutmuştu. Üstelik dünyada da epey tepki vardı. Bazı insanlar bu teknolojiye karşı çıkıyor, yürüyüşler yapıyorlardı. (4)

Tümü olmasa da insanların çoğu hayvanlara yakınlık duyuyordu. Bu ilgi nereden geliyordu? Bir genç, "Dünyayı onlarla paylaştığımız, yaşam zincirinin bir parçası oldukları, onların varlığına saygı duyduğumuz için mi seviyoruz onları? Yoksa doğayı acımasızca tüketen her etkinliğimizde olduğu gibi bunda da bencilce bir yan mı var? Sesini çıkaramayan, bize karşı koyup çıkarlarını dayatamayan, isteklerimizi yapmak dışında seçeneği olmayan bu sıcak varlıkların efendisi olmak hoşumuza mı gidiyor? Bir kedinin yüzündeki huzur veren yumuşaklıktan, mırıltılarını dinlemekten, tüylerini okşamaktan hoşlanmamızın nedeni ne? Tek yanlı bir sevgi, özel bir anlam, verilen ayrı bir değer mi bu, yoksa doğanın onunla sunduğu canlı bir tabloya bakmanın güzelliğini yaşamak, gözlerinde beliren anlamı doya doya izlemek, aynı ortamı paylaşmak için mi yanımızda istiyoruz onları?" diyerek bir dizi soru sıralamıştı. Bunların arasında bir yanıt da var mıydı?

Doğanın dengesinin bozulduğundan söz edildiğini çok duymuştu. Sonuçta insanlar kısa dönemli çıkarları için doğaya zarar veriyorlardı, her işi başkalarını ve geleceği umursamadan yapıyorlardı. Her canlı gibi yaşamak, kendi türlerini korumak istiyorlardı. Sorun güçlerinin pek artmış olmasıydı. Bu gidişle dünyayı karartmaları işten bile değildi. Son zamanlarda her yerin tuhaf bulutlarla kaplandığını, bazı sokak köpeklerinin ve kedilerin de etkilendiğini görmüştü. İnsanların acımasızlıkta sınır tanımadığını ona tanık olduğu acı bir olay göstermişti. Çocuk yaşta iki genç birkaç ilköğretim okulu öğrencisini evlerine dönerken bıçak zoruyla rehin almışlardı. Harçlıklarını gasp etmiş, sünnetli olup olmadıklarına bakmış, mekik ve şınav çektirip askeri eğitim yaptırmışlardı. Bunları gördükçe insanların nasıl bu kadar kötü olabildiğine şaşmış, iyice korkmuştu.

Yakınına gelen bir köpekten uzaklaşmak için kanatlarını hafifçe çırparak koştu. Korkulu çığlıklar attı. Yine de bir hayvan asla iki ayağı üzerinde yürüyerek ellerindeki tuhaf aletlerle dünyayı kasıp kavuran o canlılar kadar tehlikeli olamıyordu. (5) Onların yaptıkları deneylerle dünyanın döngüsü değişiyordu. (6)

"İnsanlara inanmıyorum" dedi kendi dilinde. Önüne atılmış mısır tanelerini yine büyük bir iştahla gagalamaya başladı.



3. GDO’ya karşı Anayasal önlem önerisi, http://www.anayasa2011.com/?p=15491

4. Dünya GDO'ya karşı yürüdü, http://www.radikal.com.tr/dunya/dunya_gdoya_karsi_yurudu-1135068

5. Mehmet Arat, Doğa'nın en büyük yanlışı: İnsan, http://blog.milliyet.com.tr/doga-nin-en-buyuk-yanlisi--insan/Blog/?BlogNo=352989


6. Etiketsizse Yemezler: GDO'lu yemle beslenen hayvanların ürünleri etiketlensin, http://www.greenpeace.org/turkey/tr/harekete-gec/yemezler/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder